Ruhsal sıkıntıların pek birden fazla bağ kaynaklıdır bağlar de hastalanır ve ilgi ortasında iyileşiriz hem de, canlıların en büyük özelliğinden biri olan duygusal ilgi ortasında olma gereksinimi anne rahmine düştükten daha sonra oluşmaya başlar.
Bebekler dünyaya gelir gelmez duygusal temas gereksinimi ortasında olur, bilmediği bir dünyaya gözünü açan bebeğin fizyolojik muhtaçlığının yanı sıra duygusal gereksinimleri da hayati ehemmiyete sahiptir. Bebeğin birinci teması ve birinci alaka ortasında olduğu ve bağlandığı, kendini inançta hissettiren fizyolojik ve duygusal gereksinimlerini karşılayan kişi annedir ya da bakım verendir.
Annenin yahut bakım veren kişinin fizyolojik gereksinim haricinde bebekle temas kurmaması bebeğin gözünün içine bakıp gülümsememesi, okşamaması, kucaklamaması ve bebeği görmezden gelmesi bebekte duygusal yoksunluğa yol açar. Rastgele bir niçinden dolayı bebek annesinden duygusal manada mahrum kalır ve yerine duygusal bakım veren biri geçmez ise bebek Depresyona girer.
1930 lu senelera kadar bebeklerin depresyon geliştirmediğine yönelik yaygın bir kanı vardı, birinci kere bu hususta araştırma yapan Rene Spitz, yetimhanede ve hastanelerde yaptığı deneylerde; yalnızca fizikî gereksinimleri karşılanan ancak duygusal muhtaçlıkları karşılanmayan bebekleri gözlemlemiş ve duygusal manada temas kurulmayan bebeklerin depresyon geliştirdiğini belirtmiştir. Duygusal mahrumluk kararı depresyon geçiren bebeklerin, yüz sözünde donuklaşma, çok hareketsizlik, gülümsememe, iştahsızlık, uyku sorunları, oyuncaklarına karşı ilgisizlik, bunun yanı sıra beyin hücrelerinin de gelişmediği ziyan gördüğü kanıtlanmıştır. Fizikî olarak gelişememe üzere sonuçları da oluşmuştur, bu mahrumluk üç aydan daha fazla sürdüğünde belirtiler daha fazla artığı ortaya çıkmıştır
Duygusal bağın ne kadar değerli olduğu bebeğin his dünyasını inançlı bağ olmadığında nasıl etkilendiği hatta fizikî manada dahi bebeğin gelişmedi görülmüştür. Şayet bebekle sağlıklı bağlar geliştirilmezse bebeğin kişilik oluşumu da sıhhatsiz biçimde yapılanabilir
Örneğin ağır dertli birey haline gelebilir ilgilerinde sevgi muhtaçlığını karşılayamama, aldığı sevgiyi hissedememe, içine kapanma ya da yapışma, diğerine karşı sevgi vermekte zorlanma üzere sorunlarla karşı karşıya gelebilir bunun yanı sıra boşluk hissi, kâfi öz kontrol geliştirememe üzere dikkatsizliğin izlerini de bakılırsabiliriz.
Bebeği depresyondan korumak için bol temas, ilgi, sevgi, şefkat bebeği depresyon geçirmesini önleyecektir. Duygusal gereksinimlerin karşılanması sağlıklı münasebetler geliştirmesini, kendisini seven ve sevebilen biri haline getirecektir.
Bebekler dünyaya gelir gelmez duygusal temas gereksinimi ortasında olur, bilmediği bir dünyaya gözünü açan bebeğin fizyolojik muhtaçlığının yanı sıra duygusal gereksinimleri da hayati ehemmiyete sahiptir. Bebeğin birinci teması ve birinci alaka ortasında olduğu ve bağlandığı, kendini inançta hissettiren fizyolojik ve duygusal gereksinimlerini karşılayan kişi annedir ya da bakım verendir.
Annenin yahut bakım veren kişinin fizyolojik gereksinim haricinde bebekle temas kurmaması bebeğin gözünün içine bakıp gülümsememesi, okşamaması, kucaklamaması ve bebeği görmezden gelmesi bebekte duygusal yoksunluğa yol açar. Rastgele bir niçinden dolayı bebek annesinden duygusal manada mahrum kalır ve yerine duygusal bakım veren biri geçmez ise bebek Depresyona girer.
1930 lu senelera kadar bebeklerin depresyon geliştirmediğine yönelik yaygın bir kanı vardı, birinci kere bu hususta araştırma yapan Rene Spitz, yetimhanede ve hastanelerde yaptığı deneylerde; yalnızca fizikî gereksinimleri karşılanan ancak duygusal muhtaçlıkları karşılanmayan bebekleri gözlemlemiş ve duygusal manada temas kurulmayan bebeklerin depresyon geliştirdiğini belirtmiştir. Duygusal mahrumluk kararı depresyon geçiren bebeklerin, yüz sözünde donuklaşma, çok hareketsizlik, gülümsememe, iştahsızlık, uyku sorunları, oyuncaklarına karşı ilgisizlik, bunun yanı sıra beyin hücrelerinin de gelişmediği ziyan gördüğü kanıtlanmıştır. Fizikî olarak gelişememe üzere sonuçları da oluşmuştur, bu mahrumluk üç aydan daha fazla sürdüğünde belirtiler daha fazla artığı ortaya çıkmıştır
Duygusal bağın ne kadar değerli olduğu bebeğin his dünyasını inançlı bağ olmadığında nasıl etkilendiği hatta fizikî manada dahi bebeğin gelişmedi görülmüştür. Şayet bebekle sağlıklı bağlar geliştirilmezse bebeğin kişilik oluşumu da sıhhatsiz biçimde yapılanabilir
Örneğin ağır dertli birey haline gelebilir ilgilerinde sevgi muhtaçlığını karşılayamama, aldığı sevgiyi hissedememe, içine kapanma ya da yapışma, diğerine karşı sevgi vermekte zorlanma üzere sorunlarla karşı karşıya gelebilir bunun yanı sıra boşluk hissi, kâfi öz kontrol geliştirememe üzere dikkatsizliğin izlerini de bakılırsabiliriz.
Bebeği depresyondan korumak için bol temas, ilgi, sevgi, şefkat bebeği depresyon geçirmesini önleyecektir. Duygusal gereksinimlerin karşılanması sağlıklı münasebetler geliştirmesini, kendisini seven ve sevebilen biri haline getirecektir.