Rize'de en çok nereli var ?

Kaan

New member
[color=]Rize'de Bir Gün: Herkesin "Nereli" Olduğu Yer

Merhaba forumdaşlar,

Bugün sizlere çok özel bir hikâye anlatmak istiyorum. Rize’nin güzel dağlarından, o yeşilin en derin tonlarından, Karadeniz’in hırçın denizinden… Ama bu hikaye sadece doğanın güzellikleriyle ilgili değil. Bunu paylaşırken, belki de sizlerle bir bağlantı kurarım, belki de hepimizin içinde bir parça Rize’yi bulurum diye düşünüyorum. Bu, sadece bir şehirle değil, aynı zamanda insanlıkla, kökenlerimizle, ait olduğumuz yerle, ruhumuzun sığındığı yerle ilgili bir hikâye. Haydi, gelin, Rize'deki bir köyün içinden çıkan bir adamın, kasabaya gidişiyle başlayan hikâyesine hep birlikte dalalım.

[Rize’nin Karşısında: Nerelisin?]

Bir zamanlar Rize’nin dar, taşlarla döşeli sokaklarından birinde, Ahmet isminde bir adam yaşardı. Rize’nin en kuytu köylerinden birinde doğmuştu. Babası, köydeki her işin uzmanıydı; annesi ise bağ bahçe işlerinden, toprağa duyduğu sevgiden, her şeyin mükemmel olması için uğraşan bir kadındı. Ahmet, köyde büyümüş ve kasabaya ilk adımını attığı günleri hatırlıyordu: bir çocuk, ama bir adam kadar büyümüş bir yürekle...

Ahmet, her zaman bir soru ile karşı karşıya kalmıştı. Rize’de, hatta Türkiye’de insanlar hep birbirine sorar: "Nerelisin?" Bu soru, hem kimliktir hem de ait olduğun yeri soran bir kelimedir. Ahmet’in ailesi, Karadeniz’in tipik insanlarından, yerinden hiç kıpırdamayanlardan olsa da Ahmet, içine hep bir soru sormuştu: "Rize’de en çok nereli var?" Hep bir şey eksikti, hep bir yere ait olamama duygusu vardı içinde.

Rize'nin dağlarında büyümüş biri olarak Ahmet, bu soruyu hep bir kenara atar, cevaplardan kaçardı. Fakat yıllar sonra bir karar verdi: Kim olduğunu, ne olduğunu bulmalıydı. Çünkü "nerelisin?" sorusunun cevabını vermek, onun için sadece bir kimlik meselesi değil, bir arayış haline gelmişti.

[Erkekler Çözüm Arar: Ahmet'in Stratejisi]

Ahmet, çok kısa süre içinde kasabaya yerleşmeye karar verdi. Kasaba, ona pek de tanıdık gelmemişti. Burada insanlar daha hızlı, daha sessizdi. Ama Ahmet, burada bir çözüm bulabileceğini düşündü. Rize'de nereli olduğunu bulmak, bu yerin kimliğini doğru bir şekilde yerleştirmek, kasabaya geldiğinde hissettiği boşluğu gidermek gibi bir şeydi.

Birçok insan kasabada Ahmet'e, "Nerelisin?" diye sordu. Ahmet, her seferinde bir çözüm arayarak, “Ben Rize’nin doğusundan, Derepazarı’ndan geliyorum,” demeyi öğrendi. Bir strateji geliştirdi. İnsanlar sorularını sordukça, ona hangi köyden olduğunu daha ayrıntılı anlatmaya başladı. Ahmet, çözüm odaklıydı ve bir yeri kendine ait kılmanın yolu, ona dair her şeyi bilmekti. Ama çözüm buldukça, içindeki eksiklik daha da büyüdü.

[Kadınlar Empati Kurar: Elif’in İçsel Duygusu]

Bir gün kasabada Elif adında bir kadınla tanıştı. Elif, Rize’nin merkezinden gelmişti. Hemen Ahmet’in ruhundaki boşluğu fark etti. Onun derdini sadece "nerelisin?" sorusuna cevaben yaşadığını hissediyordu. Ahmet, bir yandan çözüm ararken, diğer yandan içindeki kaybolmuşluğu hissediyordu.

Elif, kasabanın meydanında Ahmet’in yanına geldi ve ona şöyle dedi: "Bazen 'nerelisin?' sorusuna verdiğimiz cevaplar bizi bir yere ait hissettirmez, sadece bir kökeni işaret eder. Rize’de en çok nereli var sorusunun cevabı ne olursa olsun, aslında 'nerede ait hissediyorsun?' sorusunun cevabı daha önemli. Belki de önemli olan, kökenin değil, yaşadığın yerin seni nasıl hissettirdiğidir."

Elif, insanları anlamak konusunda derin bir empatiye sahipti. Ahmet’i dinlerken, kasabada bir çözüm aramak yerine, ona içsel bir huzur önerdi. Ahmet, Elif’in söylediklerini dinledikçe, Rize'deki varoluşunun sadece kasaba ile ya da bir köyle ilgili olmadığını fark etti. Sadece kasabada değil, kalbinin ve ruhunun da nerede olduğunu anlamalıydı. Gerçek huzur, nerede doğduğunda değil, nerede kendini bulduğunda, sana ait hissettiren bir yer yarattığında başlardı.

[İçsel Bir Denge: Ahmet’in Yolculuğu]

Ahmet, Elif’in sözlerinden sonra farklı bir perspektif kazandı. Bir yerden gelen insan olmakla ilgili takıntısından sıyrıldı ve kasaba hayatına yerleşmeye karar verdi. Bu, her şeyin başladığı yer değil, aslında her şeyin yeniden şekillendiği bir yolculuktu.

Artık Ahmet, kasabada sadece bir kimlik aramıyordu. Kendisini bulmuştu. Rize'nin köylerinden birinin adıyla yaşamak yerine, kasabaya ait bir kimlik yaratmak istiyordu. İçindeki kaybolmuşluğu çözmek için, artık bir yer değil, bir ilişki kurmayı önemsedi. Herkesin doğduğu yer farklı olabilir ama önemli olan, yaşadığın yeri nasıl içselleştirdiğindir. Ahmet, artık nereli olduğu sorusunun kendisine ne kadar anlam taşıdığını sorguluyor, bu kimlik meselesinin ötesine geçmeye çalışıyordu.

[Hikâyenin Sonunda: Forumda Bir Sohbet Başlatmak]

Şimdi, sevgili forumdaşlar, sizlere bir soru sormak istiyorum:
- Sizce "nerelisin?" sorusunun cevabı insanın kimliğini ne kadar etkiler?
- Ahmet’in yaşadığı içsel boşluğu, “çözüm odaklı” bir yaklaşım yerine “empatik” bir bakış açısıyla değerlendirmek mi daha doğru olurdu?
- Kadın ve erkeklerin "nerelisin?" sorusuna nasıl farklı yaklaşımlar geliştirdiğini gözlemlediniz mi?

Bu sorularla sizleri tartışmaya davet ediyorum. Hep birlikte, bir şehre ya da bir köye ait olmanın, içsel dünyamızda nasıl yankılar uyandırdığını daha derinlemesine keşfedelim.
 
Üst